İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ29mayis.edu.tr
KURUM VİDEOLARININ FARKLI KİŞİLERCE İZLENME SAYISI 1.009.313

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Merhaba, ben Ayşe Emel KEFELİ. 30 sene Marmara Üniversitesi’nde Türk dili ve edebiyatı bölümünde çalıştıktan sonra emekli olup, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nde görev yapmaya başladım. Türk dili ve edebiyatı bölümü, bölüm başkanı olarak görev yapıyorum.

Sizlerle birlikte olma şansımız olursa, sizlere geleceği şekillendirebilecek, geçmişini tanıyan, kültürüne ve değerlerine sahip gençlerle birlikte, sağlıklı ve güzel bir eğitim dönemini paylaşmayı planlıyoruz. Türk dili ve edebiyatı deyince, dil ve edebiyat seksiyonlarını (bölümlerini) düşünmemiz gerekiyor.
Tabi ki asırlarca, geniş bir coğrafyada hüküm süren Türk dili, Türk edebiyatı ve Türk kültürünü dil ve edebiyat seksiyonları üzerinden, çağdaş ve klasik metinler üzerinden tanıtmayı amaçlayan, metin çözümlemelerini klasik yöntemler ve klasik yöntemlerle bir bilim perspektifiyle çözümlemeyi, anlamayı, değerlendirmeyi ve öğretmeyi planlayan bir program üzerinde çalışıyoruz.

Genel olarak şu dersleri veriyoruz: Öncelikle, üniversitemizin bir eğitim politikası olarak İstanbul toplum ve edebiyat dersleriyle, dünya tarihi dersleriyle öğrencilerimizi genel bir kültür çerçevesiyle tanıştırmayı planlıyoruz. Daha sonra, %30 İngilizce program yürüttüğümüz için akademik İngilizce derslere devam ediyoruz. 19. yüzyıl, 20. yüzyıl ve çağdaş edebiyata uzanan bir klasik edebiyatla başlayan ve diğer yüzyıllarla tamamlanan bir edebiyat programı sürdürüyoruz. Bunun dışında Türkçeyi, Türk lehçelerini ve eğer isterlerse de çağdaş Türk lehçeleri üzerinde de çalışmalar yapma olanağını öğrencilerimize tanıyoruz. Öncelikle zorunlu derslerimiz var. Bu çerçevede genel olarak Türk dili ve edebiyatının ana hatlarını veriyoruz. Seçmeli derslerde de zorunlu dersleri özel konularla geliştirerek öğrencilerimizi dünya edebiyatlarıyla da karşılaştırmak koşuluyla edebiyat tartışabilecekleri, edebiyat üzerinde fikirler üretebilecekleri ve eleştirel düşünebilecekleri bir platformda yetiştirmeyi planlıyoruz. Bu program çok uzun bir döneme yayılıyor. Yani, sadece yeni edebiyat perspektifine bile baksanız 19. yüzyılda başlayıp günümüze kadar devam eden ve halen üretilmekte olan eserleri tanımak, bilmek ve bunları bilimsel perspektiflerle değerlendirmek durumundayız. Bu sebeple, programlar her zaman yeterli olmuyor. Şunu da bilmek gerekir ki, bir üniversite öğrencisi her şeyi sınıfta öğrenmeyecek. Sadece gidiş yolunu, bilgiye ulaşma yolunu, kuramsal yaklaşımları ve bunun dışında kendisini geliştirerek -ek dersler ya da ek atölyelerle kendisini geliştirerek- çağdaş edebiyatımızı da tanıma şansına sahip olabilmeli. Bu durumda bizim üniversitemize has ve çok da sağlıklı çalışan AGEP (Akademik Gelişim Programı) programlarımız var. Bu programlar çerçevesinde eksik kalan yönleri ya da topics olarak değerlendirebileceğimiz özel konuları bu programlarla geliştirmeye çalışıyoruz. AGEP (Akademik Gelişim Programı) programları ile atölyeler düzenlemeye de özen gösteriyoruz. Programımızı günümüzün ihtiyaçları ya da öğrencilerin talepleri üzerine çeşitlendirip geliştirerek, sürekli yenileme çabası içerisindeyiz. Çünkü biliyoruz ki hayat hızla devam ediyoruz. Biz bu aşamada, klasiği öğrenirken modern olanı tanımak, günümüzde olanı tanımak ve bütün bunları tanırken de gelecekle ilgili birtakım fikirleri geliştirebilecek düzeyde öğrencileri yetiştirmek durumundayız. Bizim bölümümüzde staj programı yok. Çünkü biz eğitim fakültesi gibi Türk edebiyatı öğretmeni yetiştirmiyoruz. Ama bu şans elbette öğrenciler için her zaman var. Özel eğitim formasyonu alan öğrenciler öğretmen olabilirler. Biz daha çok filolojik formatta eğitim verdiğimizden staj programımız yok. Dördüncü sınıfta son dönem içerisinde, bitirme tezi başlığı altında bir çalışma yapıyoruz öğrencilerimiz. Burada bütün öğrendiklerinden hareketli, seçtikleri bir konuyu ya da bazen bölüm içinde projelendirilmiş bir konuyu alıp, bu konuyla ilgili kısa, öz ve onları yazmaya alıştıran ve derli toplu düşünmeye alıştıran çalışmalar yapıyorlar. Bitirme tezlerimizde de çok başarılı tezler çıkabiliyor. Asırlara yayılan bir edebiyat tarihi içerisinde, öğrencilerimizin özgürce seçtikleri bir konuyu bilimsel bir perspektiften değerlendirme şansları oluyor. Yüksek lisans ve doktoraya devam edecek olanlar için de çok önemli bir avantaj. Bizde de erasmus anlaşmaları var. Bunlar sürekli güncellendiği ve sürekli değişikliğe uğradığı için adaylarımız bunu siteden takip edebilirler. Ama bunun dışında İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nin sunduğu çok özel bir imkan var. Bunlardan bir tanesi, %30 İngilizce programıyla İngilizceye hakim olabilmek. Bunu dersler süresince de pekiştirme şansları var. Özellikle klasik dönem Türk edebiyatı için Arapça ve Farsça son derece önemli iki yabancı dildir. Ve bu iki dili de, öğrencilerimizin, native speakerla öğrenme şansı var. Kendi ülkelerinden gelen hocaların dil programıyla, gerek Arapçayı gerekse Farsçayı çok yetenekli hocalardan öğrenme şansları var. Bunun onlar için bir şans olduğunu düşünüyorum. Yine AGEP (Akademik Gelişim Programı) programı içerisinde ya da çeviribilim bölümleriyle ortak çalışmalarda onların ders programlarından alabilecekleri İngilizce gibi dersler Arapça gibi dersler olabiliyor. Ya da dünya dillerinden Rusça, Fransızca gibi talep olması ve uygun şartların sağlanabilmesi koşuluyla dünya dillerini de öğrenebilme şansları olabiliyor. Küçük gruplarla çalıştığımız için ki biliyorsunuz yabancı diller küçük gruplarla çok daha sağlıklı şekilde öğrenilebiliyorlar. Küçük gruplarla çalışma şansları olduğu için çok hızlı adım atabileceklerine inanıyorum. Üniversitenin sunduğu bu olanakların aday öğrencilerimiz için çok özel bir şans olduğunu düşünüyorum. Bölümden mezun olan öğrencilerimiz öncelikle öğretmenlik formasyonu da almak koşuluyla rahatlıkla Türk dili edebiyatı öğretmenliği yapabilirler. Üniversitelerde uluslararası çerçevede Türk dili okutmanlığı yapma şansları var. Bunun dışında, görsel ve yazılı medyada çalışabilirler. Editörlük, yayıncılık yapabilirler. Sunuculuk yapma şansları oluyor. Çok farklı alanlarda öğrencilerimizle karşılaşıyoruz. Özellikle yayın ve görsel medya üzerinde çok başarılı öğrencilerimiz var. Özellikle yurtdışından gelen öğrencilerimizin Türkçeyi anlamakta ve akıcı olan edebiyat tartışmalarını yakalamakta sıkıntıları olabiliyor. Osmanlı Türkçesinde sıkıntılar yaşanabiliyor. Ama gene üniversitemize özel bir çalışma alanı var: Akran danışmanlığı yapımız var. Bu yapı içerisinde, ihtiyaç duydukları konularda öğrencilere yardımcı olabilecek, yol gösterebilecek daha üst sınıftan öğrenciler görevlendirilmek koşuluyla birbirleriyle daha sağlıklı, arkadaşça, dostça, birbirini her anlamda destekleyerek çalışma fırsatı buluyorlar. Akran danışmanlığı meselesinin çok yardımcı olduğunu düşünüyoruz. Akran danışmanlığı talep olması durumunda yapılıyor. Elbette tek kişi için de yapılabiliyor. AGEP (Akademik Gelişim Programı) programı çerçevesinde, öğrencilerin istedikleri konularda, örneğin edebiyat tarihine ve dil derslerine paralel paralel açılan metin incelemeleri programları içerisinde öğrencilerle birebir çalışma şansımız oluyor. Ama şunu da söylemeliyim ki, 40 – 50 kişiden oluşmayan sınıflarımız olduğu için, zaten öğrenciyle birebir ilişki daha da kolay oluyor. Zorluk çektikleri konular genellikle Osmanlı Türkçesi ağırlıklı dersler oluyor. Fakat ona da zamanla alışıyorlar. Biraz önce bahsettiğim yardımlaşmalar bu işi kolaylaştırıyor. Öncelikle öğrencilere okumayı sevmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü bunu bilmemiz gerekir: Okumadan alim, yazmadan katip olma şansımız yok. O zaman okumayı sevmeleri gerekiyor. İlk derslerde sorduğum şey de bu. Okumayı sevmek gerek, edebiyatı sevmek gerek. Ama bu bölümü seçerken, edebiyatı da bir bilim olarak yaklaşacaklarını hiç unutmadan seçmeleri gerekiyor. Yazmak ayrı bir şeydir, bir bilim olarak edebiyata yaklaşmak ayrı şeydir. Ama edebiyata gönül vermiş, kültürünü sahiplenmek isteyen gelecek nesillere yaymak isteyen tüm öğrencilerimize kapımız açık. Onlarla birlikte olmaktan ve onlarla birlikte güzel bir geleceğe doğru ilerlemekten büyük zevk alıyoruz. Aslında İstanbul yaşamak için zor bir şehir olsa da besleyen bir şehir. Sokağa çıktığınız andan itibaren çevreye baktığınızda –tabi bakmasını ve görmesini biliyorsanız-, bir sürü yapıyla, kültürel değerlerle karşılaşıyoruz. Bir kere öğrencilerimizin böyle bir şansı var. Sultanahmet Meydanı’ndan dolaşmak, kültür değerleriyle oralarda karşılaşmak, birebir onlarla karşı karşıya kalmak ve bir anlamda tarihin içinde yaşamak gibi bir şey. Tabi bir özelliği daha var İstanbul’un: Çok fazla kültürel etkinlik var. Hatta öğrencileri bırakırsak belki de derslere girmeyecekler kültürel etkinliklerle uğraşmaktan. Bu onlar için çok büyük bir şans gerçekten. Çünkü burada yıllardır kitaplarından okudukları kişileri birebir görme şansına sahipler. Onlarla karşı karşıya kalma, soru sorma, tartışabilme şansına sahipler. Sinemaya ilgililerse onlar için pek çok şey var. Bu anlamda çok şanslılar. Hem çevrenin tarihi ve estetik güzellikleri, hem de şairlerin anlattığı güzel İstanbul’u bizzat gezerek görmek gibi avantajları var. Üniversitemizde de zaman zaman bu tür etkinliklerle İstanbul’u tanıtma ve hatta daha farklı kültürel merkezleri tanıtmak gibi şanslarımız da oluyor. İstanbul’da yaşamak güzel. Bu etkinliklere fazla kapılmadan, öncelikle bir bilim olarak edebiyata bakmayı öğrenmeleri ama arkasından o etkinlikleri hiç ihmal etmeden yaşayan edebiyatı da, yaşayan dünyayı da daha iyi gözlemleri için İstanbul'un ve İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi öğrenciler için şans olduğunu düşünüyorum. Bütün bunları söyledikten sonra dört gözle sizleri bekliyoruz. Üniversitemizi tercih edecek ve üniversitemizde edebiyatla ilgilenmeye devam edecek olan öğrencilerimize şimdiden başarılar diliyorum. Umarım birlikte oluruz.
DAHA FAZLASINI GÖRÜNTÜLE

İLETİŞİM FORMU

  • Facebook Link
  • Twitter Link
  • VK Link
  • Telegram Link
  • Instagram Link