BAŞKENT ÜNİVERSİTESİbaskent.edu.tr
KURUM VİDEOLARININ FARKLI KİŞİLERCE İZLENME SAYISI 2.080.133

Farmakoloji Doktora Programı

Profesör Doktor Remzi Erdem, Başkent Üniversitesi, Tıp Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapıyorum. On beş yıldan beri bu kurumda çalışıyorum. Benim hizmet verdiğim, Farmakoloji Ana Bilim Dalı 2007 yılından beri Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü çatısı altında doktora eğitimi vermekte. 1999 yılından beri de Tıp Fakültesi’nde lisans düzeyinde ve lisansüstü yani tıpta uzmanlık eğitimi kapsamında eğitim vermektedir. Farmakoloji kelime olarak, Yunanca “farmakon logos” kelimelerinden geliyor. İlaç bilimi ya da ilaç ve zehir bilimi anlamına geliyor. Kabaca tüm kimyasal maddelerin biyolojik sistemler üzerindeki etkisini araştıran bir disiplindir. Bizim amacımız, ilaçların istenen ve istenmeyen etkilerini aydınlatmak. Onların mekanizmasını ortaya koymak. Onlarla ilgili varsayımlar ortaya koymak ve çözümler üretmektir. Farmakoloji bu amaçla bilimsel çalışmalar yapar. Doktora eğitimi de bu yaklaşımı kişiye kazandırmayı amaçlayan bir eğitimdir. Biz Farmakoloji Ana Bilim Dalı’nda doktora eğitimi vermeye 2007 yılında başladık ama 2003 yılında Türk Farmokoloji Derneği’nin uzmanlık ve doktora eğitimi için önerdiği bir çekirdek eğitim programı var. Biz o zamanki uzmanlık öğrencilerimize de bu çekirdek eğitim programına sadık kalarak eğitim verdik. Bu program oldukça ağır bir program. Derslerden bahsedecek olursak; teorik olarak Farmakokinetik; ilacın vücutta başına gelenler ya da vücudun ilaca ne yaptığını gösteren, Farmakodinami; ilacın vücutta hücrelerde, dokularda neler yaptığını gösteren, Farmakogenetik; kişinin genetik yapısının, ilacın akıbeti üzerine etkisini gösteren, İleri Deneysel Farmakoloji; Farmakolojinin deneysel ilkelerini anlatmaya çalıştığımız dersler mevcut. Yine 2003 yılından beri her hafta düzenli olarak Literatür Araştırma ve Değerlendirmede İleri Teknikler adı altı yürüttüğümüz bir literatür saatimiz var. Bu pratik ağırlıklı bir ders. Öğrenciler her dönem bu dersi almak zorundalar. Onun dışında Bilim Etiği, Farmakolojide İleri Biyoistatistik Yöntemler ilk aklıma gelen dersler. Son derece kapsayıcı bir ders programımız mevcut. Akademik kadromuz alanında deneyimli profesör ve doçentlerden oluşmakta. Alanında deneyimli derken şunu kastediyorum; örneğin farmakolojinin ilgi alanlarından biri olan reseptör alt tiplendirmesi konusunda uzmanlık gibi. Sistemler farmakolojisi dediğimiz santral sinir sistemi, merkezi sinir sistemi ya da kalp damar sistemi, mide-bağırsak sistemi, boşaltım sistemi gibi sistemler üzerine deneyimli öğretim üyelerimiz mevcut. İki ana laboratuvarımız, bir davranış laboratuvarımız var bizim. Bunlar, İn Vivo, İn Vitro Laboratuvarlar ve Davranış Laboratuvarı. İn Vivo Laboratuvarımız, üniversitenin araştırma merkezi olanakları bünyesinde yer alıyor. Orada yaşamakta olan canlılarda deneyeler yapılıyor. İn Vivo Laboratuvarı derken; kan basıncı, EKG (Elektrokardiyografi), EEG (Elektroensefalografi), EMG (Elektromiyografi), lokal kan akımı gibi muhtelif değişkenleri incelediğimiz, ilaçların bunların üzerindeki etkisini incelediğimiz bir laboratuvardan bahsediyorum. İn Vitro Laboratuvarı da vücut dışında yaşatılmakta olan çeşitli dokularla ilaçların etkisini incelediğimiz, izole organ banyosu sistemi ve bazı moleküler farmakoloji deneylerini gerçekleştirdiğimiz sistemler bulunmakta. Bir de Davranış Laboratuvarımız var. Bu Nöropsikofarmokoloji alanında öğrenme, bellek, depresyon, şizofreni modelleri, anksiyete, kaygı gibi durumları incelediğimiz, ilaçların bunlar üzerindeki etkisini incelediğimiz bir davranış laboratuvarımız mevcut. Üniversite bünyesinde bulunan Erasmus Değişim Programı bizim ana bilim dalımız için de geçerli. Ana bilim dalımızın öğretim elemanı ve öğrencilerinin profiline baktığımızda da çok ulusluluk görüyoruz ama bu program dışında kişilerin kendi başvurularıyla gerçekleşmiş bir şey. Ana bilim dalı olarak öğrencilerin en azından ilgilenmekte oldukları alanda, en iyi yerde belli bir süre eğitim almalarını teşvik ediyoruz. Üniversite de bunu destekliyor. Erasmus Değişim Programı bu desteklerin başlıcasıdır. Farmakoloji Doktara Programı dört yıldan oluşuyor. Bunun ilk iki yılı dört yarıyıldan oluşan eğitim dönemi. Öğrencilerimiz mezuniyet için en az yedi ders ve 240 kredi ders almak durumundalar. Ayrıca öğrencilerin Doktora Yeterlik Sınavı’na girmesi ve bu sınavı geçmeleri gerekiyor sonra da öğrenciler tez hazırlayarak mezun oluyorlar. Farmakoloji Doktora Programı oldukça ağır bir program bunu itiraf etmeliyim. Kapsamlı kuramsal bir ders yükü var. Onun yanında uygulamalı derslerimiz de oldukça fazla. Öğrenciler, farmakolojideki deneysel prensipleri, İn Vitro, İn Vivo ve ileri düzey farmakoloji yöntemlerini öğrenmelerini beklediğimiz, uygulamalı derslerden de yükümlüler. Öğrenciler, iki yılın sonunda yani dört yarıyılın sonunda Doktora Yeterlik Sınavı’na giriyorlar. Eğer başarılı olurlarsa tez önerilerini vererek tez hazırlama dönemine giriyorlar. O da sancılı bir dönemdir. Fakat bu süreç sonrasında öğrencilerin çok donanımlı olarak yetişeceklerini düşünüyorum ben.
Benim görüşüme göre doktora eğitimi akademiye yönelik bir eğitimdir. Kim ne derse desin tıp için en önemli ajan henüz ilaç. İlacın özelliklerini, vücutla ilişkisini anlayabilmenin, öğrenebilmenin en büyük koşulu iyi bir farmakoloji eğitimi almak. Dolayısıyla mezunlar, akademi dışında da ilaçla ilgili değişik sektörlerde çalışma olanağı bulabilirler. Bunların başında kamu var. Yani ilaçla ilgili otoritenin, sağlık otoritemizin düzenleyici mekanizmanın; Sağlık Bakanlığı, SGK (Sosyal Sigortalar Kurumu), Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu gibi kurumların karar verme aşamasında görev alabilirler. Bu kurumlarda farmakologların donanımından yararlanmak çok akılcıl bir yaklaşım olur. Onun dışında mezunlar ilaç sektöründe hizmet verebilirler. Farmakologların, ilaç firmalarında ve akademide yine entelektüel kapasiteleri ile fikir destekleri olacaktır. Şu an için bu üç alanda yetişmiş farmakologların bu alanlara son derece katkıda bulunduğunu görüyoruz zaten. Sonrası için de bunu ümit ediyoruz. Farmakoloji Doktora Programı’nı seçmek isteyen öğrencilere hem farmakolojiye özel hem de doktora eğitimine özel birkaç tavsiyem var; herhangi bir kısa beklenti için bu doktora eğitimini tavsiye etmiyorum. Doktora eğitimi bir yaşam tarzı. Doktoralı olmak bir yaşam tarzı. Felsefe doktoru oluyorsunuz aslında. Geçmişimiz tıp doktoru, eczacı, başka alanlardan olabilir ama bu eğitimi alan kişiler felsefe doktoru olarak yetiştiriliyor. O zaman işin özü şu; araştırmacı olmak, bu ruhu taşımak, merak duygusunu sürekli içinde hissetmek. Yani bu işin gecesi-gündüzü, mesaisi olmaz. Farmakoloji için sabah 08:30 akşam 17:30 gibi bir mesai çizemeyiz. Diğer ciddi doktora dalları için de bunu söyleyebilirim. Doktora eğitimi alacak kişinin aklında sürekli evreni aydınlatmaya yönelik, insanlara yararlı olmaya yönelik birtakım sorular ve çözümlerin arayışı bulunmalı. Bu programa bu heyecanı duyanların başvurması lazım. Doktora eğitimi zor bir süreç, sıkı bir eğitim hem biz eğitim verenler için hem de alanlar için zor bir eğitim. Çok çalışmak, çok okumak, dünyayı sürekli takip etmek gerekiyor. Fakat bunun dışında çocuksu bir merak duygusu olması lazım insanın içinde. Yurt dışından başvuracak öğrenciler için iki yol var. Kendi devletlerinin bursuyla gelenler için bizim desteğimizin yanı sıra onlar kendi devletlerinin burs imkanlarından yararlanıyorlar; böyle öğrencilerimiz oldu. Ama onun dışında doğrudan üniversitemize yurt dışından başvuracak adaylar için üniversitenin yurt gibi ve diğer sosyal olanaklar gibi hizmetlerinden yararlanabileceklerini biliyorum. Eğitim dilimiz Türkçe ama İngilizce de tabii ki çok gerekli. Örneğin yurt dışından başvuran adaylar için üniversitemiz, Başkent Üniversitesi Türkçe Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (BÜTEM) onlara bir yıllık eğitim sağlıyor ve tecrübelerimden biliyorum ki; böyle bir öğrencimiz olduğunda da öğrenci bir yılın sonunda son derece yetkin bir Türkçe’ye ulaşmış oluyor. Doktora eğitimi rahatça takip edebiliyor. Farmakoloji, insanlık tarihi boyunca var olan, uygarlıkla birlikte başlayan bir bilim dalı. Adı konmamış olsa bile bu böyle. Çünkü insanlar her zaman hastalıklarına deva aramaya, ilaçlar bulmaya çalışmışlar. Bunun için bitki köklerinden, doğal kaynaklardan yararlanmışlar. Farmakoloji, 1850’lerde bilimsel bir disiplin halinde örgütlenmiş. Dolayısıyla insanlığın en eski arayışlarından biri ve hala 21. yüzyılda tıbbın vazgeçilmezi olan ilaç kavramını bir arada düşünenler, araştırma duygusu olanlar, içlerindeki o çocuksu merakı kaybetmemiş olanlar, akılcı, rasyonel, mekanizma açıklamaya yönelik beyinlerin mutlaka farmakoloji alanı ile tanışmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu niteliklere sahip, bilim etiğine inanan adayların mutlaka farmakoloji ile yollarının kesişmesi gerektiğine inanıyorum.
DAHA FAZLASINI GÖRÜNTÜLE

İLETİŞİM FORMU

  • Facebook Link
  • Twitter Link
  • VK Link
  • Telegram Link
  • Instagram Link